Trajik bir aşk hikayesinin müzik ve dansla buluşması: Notre Dame De Paris

Beş yıllık bir aradan sonra İstanbul’a geri dönen Notre Dame De Paris, 5-21 Mayıs 2023 tarihleri arasında Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde 21 kez sahne aldı

Victor Hugo’nun 1831’de yayımlamış olduğu “Notre Dame De Paris” isimli ünlü romanından uyarlanan “Notre Dame De Paris” müzikali ilk temsilini 25 yıl önce, 1998 yılında Palais des Congrès Paris’de gerçekleştirdi. Librettosu ve şarkı sözleri Luc Plamondon’a, besteleri Riccardo Cocciante’ye ve koreografileri Martino Müller’e ait olan müzikal aynı zamanda “ilk yılında en çok izleyiciye ulaşan müzikal” olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na adını yazdırdı. Toplam yedi dilde, 20 ülkede 4500’den fazla sahnelenen Notre Dame De Paris müzikali daha önce 2014, 2017 ve 2018 yıllarında da İstanbul’da sahnelenmişti. Aynı yoğun ilgiyi bu sene Zorlu PSM’de de gören müzikal, 21 Mayıs’taki son temsiliyle İstanbul’a veda etti.

1482 yılında Paris’te geçen hikaye, güzeller güzeli göçmen kızı Esmeralda ve ona aşık olan üç adamın hikayesini anlatıyor.

Esmeralda bir göçmen kızıdır. Annesini ve babasını küçük yaşta kaybetmiş, ailesi olarak gördüğü tek kişi, başka bir göçmen olan Clopin ona sahip çıkmıştır. Frollo katedralin hayatını dine adamış başdiyakozudur. Frollo, bebekken çok çirkin olduğu için katedral kapısına bırakılan Quasimodo’ya sahip çıkmış ve onu büyütmüştür. Quasimodo Frollo’yu babası olarak görmüş ve onun yanında, katedralde hayatını sürdürmüştür. Aynı zamanda katedralin çanlarını çalmakla görevlidir. Kamburu sebebiyle “katedralin kamburu” olarak da anılır. Phoebus, kralın çapkın ve yakışıklı baş şövalyesi, halk ozanı Gringoire ise hikayenin anlatıcısıdır.

Quasimodo, Esmeralda’ya saf ve temiz duygularla bağlıdır, tüm kalbiyle ona aşıktır. Frollo, Esmeralda’nın hayatına girmesiyle daha önce karşılaşmadığı ve seçtiği hayat tarzına ters düşen yeni duygular hissetmeye başlar. Phoebus ise nişanlısı Fleur-De-Lys’e rağmen ilk gördüğü an Esmeralda’ya vurulur. Olaylar her birinin Esmeralda’yla olan ilişkileri etrafında gerçekleşir. Üç erkeğin aşkı Esmeralda’yı trajik bir sona doğru sürükler.

Büyüleyici bir gösteri

120 dakikalık gösteri perdelerini uvertür ile açıyor. Işıklar kapandığı ve uvertür çalmaya başladığı an başlayan heyecan, müzikalin en popüler şarkılarından biri olan “Le Temps Des Cathédrales”ın çalmaya başlamasıyla giderek katlanıyor. Arkadaki katedral duvarları dekoru ve şarkıyı pürüzsüz sesiyle yorumlayan Gian Marco Schiaretti tüylerinizi ürpertecek derecede müthiş performansı ile gösteriyi inanılmaz yüksek bir seviyeden açıyor. Müzikal, Clopin’in önderlik ettiği göçmenlerin hikayesini anlatan “Les Sans-Papiers” ile devam ediyor. Clopin’i canlandıran Jay’in müthiş yorumunun yanı sıra her biri farklı renklerde olan kostümleriyle ve danslarıyla seyirciyi büyüleyen ensemble ekibini görüyoruz sahnede. Yine göçmenlerin bulunduğu bir başka sahne olan “La Fête Des Fous” ile dans ve ışık tasarımlarıyla dopdolu bir sahneye tanıklık ediyoruz.

Herkesin bildiği ve belki de Notre Dame De Paris denilince akla ilk gelen parça olarak diyebileceğimiz, üç erkeğin Esmeralda’ya olan aşkını konu alan “Belle”in çalmaya başladığı an seyirci pür dikkat bir şekilde sahneye kilitleniyor. Bu sahnede birbirinden çok farklı olan üç karakterin, Quasimodo (Angelo Del Vecchio), Frollo (Solal) ve Phoebus (Martin Groux)’ın tek ortak özellikleri olan Esmeralda’ya duydukları aşkı inanılmaz bir uyum içinde dile getirmelerini dinliyoruz.

Quasimodo’ya 11 yıldır üç farklı dilde hayat veren Angelo Del Vecchio karakteristik sesi ile şarkıyı dönen bir tekerlek üzerinde zorlanmadan söylüyor ve seyirciyi bir kez daha kendine hayran bırakıyor. Üç aşığın sırayla söylediği kısımlardan sonra Belle, seyirciyi mest eden bir harmoniyle sona eriyor. “Le Val D’amour” parçasıyla şehrin popüler genelevini tanıyoruz. Bu parça aynı zamanda Esmeralda ve Phoebus’ın buluştuğu geceyi anlatıyor. Le Val D’Amour, sahneye vuran kırmızı-pembe ışıklar, rengarenk kostümler, sahne arkasındaki gölge oyunları, dansları, dekorları, özellikle koreografi içinde sürekli hareket eden yataklar ile bir an bile gözünüzü ayıramadığınız bir sahne sunuyor.

Seyirci, “Beau Comme Le Soleil” ile yine bir ışık ve gölge oyununa şahitlik ediyor. Esmeralda (Elhaida Dani) ve Fleur-de-Lys’in (Emma Lépine), Phoebus’a olan aşklarını anlattıkları parçada kadınların arkalarına yansıyan büyük gölgelerini ufak bir ışık oyunuyla birbirine dönük ve Phoebus için karşı karşıya gelmiş şekilde görüyoruz. Daha sonra ise aralarında duran küçük bir Phoebus gölgesi beliriyor, bu gölge oyunu bize iki kadın arasındaki çatışmayı en güzel şekilde aktarıyor.

“Vivre” ile Elhaida Dani bir katedral sütunu üzerinde sesi ve güzelliğiyle göz kamaştırırken, üzerine ve tüm salona yayılan, adeta güneş ışıklarını andıran ışık tasarımları da seyirciyi büyülemeye devam ediyor. Quasimodo’nun çanlarını anlattığı “Les Cloches” parçasında yukarıdan inen üç adet çan üzerinde, bunlara tutunarak havada yapılan ve yine Esmeralda’nın ölümünden sonra Quasimodo’nun yasını konu alan “Danse Mon Esmeralda” parçasında havadan iplerle sarkıtılan dansçılarla yapılan koreografiler seyirciyi hayrete düşürüyor.

Hem sesleri hem oyunculukları özenle seçilmiş sanatçılardan oluşan Notre Dame De Paris unutulmayacak bir müzikal tiyatro gösterisi sunuyor. Tamamen profesyonel dansçılardan oluşan dans ekibi ağızları açık bırakacak koreografilerle sahneyi bir an olsun boş bırakmıyor. Dansçılar arasındaki senkronizasyon bozukluğu bile o kadar planlı ve uyumlu görünüyor ki bu durum sizi rahatsız etmektense ekibe daha çok hayran olmanıza sebep oluyor. Havada uçan taklalardan, dekorlar üzerinde havada asılı durularak yapılan koreografilere kadar tüm danslar profesyonel bir seviyede sergileniyor.

Dekorlar, kostümler ve ışık tasarımları ise bu görsel şöleni en iyi şekilde destekleyen bir yerde. Her ne kadar trajik bir aşk hikayesi anlatılıyor olsa da, renkli kostümler ve her sahne için özenle tasarlanan ışık ve gölge oyunları hikayenin acıklı tarafını bir an olsun unutmanıza olanak sağlıyor. Notre Dame De Paris, “sung-through” bir müzikal olmasına rağmen şarkıların içinde boğulmanıza, sıkılmanıza asla izin vermiyor, tam tersi her ögesiyle hikaye takibini kolaylaştırarak seyircinin hevesini hep canlı tutuyor. Sona erdiğinde ise şovun güzelliğinden sarhoş olmuş seyirciyi tatlı bir yorgunluk hissiyle baş başa bırakıyor. Bir an bile sıkılmayacağınız, gözünüzü bir an bile olsun sahneden ayırmak istemeyeceğiniz ve defalarca kez de olsa izlemekten usanmayacağınız Notre Dame De Paris müzikali, mutlaka izlenmesi gereken bir müzikal başyapıt.

Siz de bu gösteriyi kaçıranlardan ya da şarkılarını yeniden dinlemek isteyenlerdensiniz, Notre Dame De Paris’in hala sahne almakta olan oyuncu kadrosu tarafından kaydedilmiş müzikal parçalarını içeren “Notre Dame De Paris 2017 (Live au Palais Des Congrès)” albümüne müzik platformları üzerinden ulaşabilirsiniz.