İkinci sezonunun yayımlanmasının ardından izleyicisinden büyük bir beğeni toplayan The Bear, gastronomi emekçilerinin maruz kaldığı stresi filtresiz bir şekilde gözler önüne seriyor. Peki, bu strese psikolojik açıdan bakma şansımız olsaydı, mutfak çalışanlarının stresini masaya yatırsaydık, nasıl bir sonuca ulaşırdık?
Bu soruya cevap vermek için, psiko-analizi literatüre ekleyen, birçok terimi sözlüklerimize ve gündelik hayatımıza kazımış ünlü Avusturyalı psikolog Sigmund Freud’a danıştık. Elbette bilinçaltını incelememiz için, özel hayatı ve profesyonel “fine dining” mutfağı hayali arasında kaybolan, stresini izlerken bile iliklerimize kadar hissettiğimiz, Jeremy Allen White’ın hayat verdiği sevgili “Jeff’” imiz Carmen’i ele alacağız.
Sigmund Freud, insan bilinçaltının insan kimliğine dair her zaman bilinçten çok daha fazla bilgi ve ipucu taşıdığını, birçok teorik deney ve ünlü argümanlarla savunur. Freud’a göre, insan bilinçaltı üçe ayrılır ve bunlar: id, ego ve süper-egodur. İnsanların ilkel dürtülerinin yattığı, medeniyete ulaşmadan önce barındırdığı bütün duygular idde üretilir ve idimiz oldukça bastırılmış bir kimliğe ev sahipliği yapar. Medeniyet fikrinin kendisi, insanların prangalarıdır Freud’a göre. Dahası, bilinçaltımızda ürettiğimiz her bir psişik enerji zerresinin kaynağı, oldukça derinlerimizde barındırdığımız libidinal taraftır. Özetle, bilinçaltımızı bastırılmış ve süperego tarafından dengelenmiş cinsel dürtüler yönlendirir. İdimizde ürettiğimiz bütün psişik cinsel dürtüler, süper-ego tarafından bastırılır ve en sonunda, egomuz, bilincimiz ve kişiliğimiz ortaya çıkar. Buradan çıkaracağımız sonuç, id ve süper-egonun dengeyi sağlayamadığı takdirlerde, insan bilinçaltında bunalım, depresyon ve kişilik bozuklukları görülme eğilimidir. Kısacası, egonun tek başına var olamamasıdır.
Son olarak, bahsettiğimiz bütün bu karmaşa kafa karıştırıcı gözükse de temelinde anlamamız gereken iki temel içgüdü yatar: Eros ve Thanatos. Yüzeysel bir açıklama yapmak gerekirse, Eros içgüdüleri, insanların barınma, duygusal durum bütünlüğü, seks ve beslenme gibi temel konuları yönlendirir. Ancak, bu oldukça temel ihtiyaçlar yerine getirilmediği takdirde, Eros enerjisini Thanatos’a aktarır ve bu noktada, insanın yıkıcı ve avcı içgüdüleri devreye girer. Thanatos içgüdüleri kontrolü ele aldıktan sonra, insanlar yerini dolduramadığı temel ihtiyaçların hepsi için savaşmaya başlar.
Bu kadar psikoloji konuşmak hem sizleri hem de bizleri biraz yormuş olabilir. Ancak, bu ufak bilgilendirmeden sonra, Carmen’in mutfaktaki arzularının aslında ne kadar ilkel olduğunu, insan doğasının mirasının atalarından kalan psişik enerjilerin bastırılıp obsesyonel duygular haline gelmiş denklemler olduğunu anlamamız mümkün. Bu noktada, Carmen’in mutfaktaki başarı arzusunun, hem ağabeyi Mike’la yarıda kalmış, konuşulması gerekilen ama asla konuşulmayan ailevi mevzuların eksikliğinin, başarı obsesyonunun bir yansıması haline geldiği aşikâr.
Carmen’in mutfaktaki öfke patlamalarının, Eros’ta yeri doldurulması gerekilen ama hem akıl sağlının stabil olmadığını anladığımız anne Donna Berzatto ve ağabey Mike tarafından düzenli olarak eksik bırakılması, Carmen’in Eros’unu Thanatos’a yönlendirmesine sebep olduğu gözler önüne seriliyor. Ailevi arka planın dışında, Carmen’in restoranı bir arada tutmak için katlandığı maddi sıkıntılar, otorite mücadelesi ve çalışma stilinin renovasyonu için verdiği tüm savaşlar, Carmen’in bilinçaltında büyük eksiklikler olduğunu ilk bakışta anlamamıza yardımcı oluyor. Bilinçaltında eksikliğini hissettiği tüm duygularını, yaptığı kusursuz yemeklerle tamamlamaya çalıştığı argümanı izleyicilere aktarılıyor.
Bu noktada, ailesi ve diğer dış etkenler tarafından yaratılan tüm eksiklikleri doldurmak için, Carmen mutfağında başarılı olmanın yollarını yorulmadan, bıkmadan soruşturuyor. Gastronominin misafirlerini tatmin etme nihai amacını göz önünde bulundurarak mutfaktaki kaotik çalışma atmosferini tamamen anlamak mümkün. Ek olarak, zavallı Jeff Carmen, süregelen psikolojik problemlerine rağmen bu stresli çalışma ortamını seçip, üstüne bir de başarılı olunca, yeniden yaratmaya çalıştığı mutfakta yaşadığı her öfke patlamasını ve krizini anlıyoruz. Her şeye rağmen, üçüncü sezonu iple çekiyor ve Carmen’e öfkeyle kalkanın zararla oturacağını hatırlatıyoruz, aynı sezon finalinde dondurucuya sıkıştığı sahnedeki gibi.
Bütün bahsettiğimiz argümanların altını doldurmak adına, sizlerle ikinci sezonun ünlü Aile Yemeği sahnesini incelemek istiyoruz. Sahnede, ailenin bütün fertleri yemeğe çok önem verip birbirine sevgiyle yardımcı olmaya çalıştıkları yansıtılıyor ve görünen üzere, Mike henüz hayata veda etmemiş, ailenin mutlu bir tablosu çiziliyor. Fakat, hepimize tanıdık gelen ufak sürtüşmeler sahnedeki gerginliğin temelini atıyor, huzur bozulmaya başlıyor. Donna’nın yemek yaparken gergin halleri stresli annelerimizin evdeki rollerini bize hatırlatmıyor değil. Donna daha da ileri gitse de, temelinde bilinçaltındaki dengeyi sağlayamamış, annelik rolünü yerine getirebilmek adına kendinden vazgeçen bir kadın olduğunu anlıyoruz. Sahnenin devamında, Mike’ın sinir patlaması ve çatal fırlatışı, emek verilen onca yemeğe ve masanın temsil ettiği her şeye ters düşüyor. Bu sahnenin Carmen’in bilinçaltında yatan ailevi eksikliği ve asla tamamlanamayan mükemmeliyetçi yapısının illüstrasyonu izleyicilere adeta dayatılıyor. Carmen, küçük kardeş olarak, bu kaosta herkesi, her şeyi ve özellikle yemeği dengede tutmaya çalışan güç olarak yerini alıyor ama başarısız oluyor. Berzatto ailesinin süregelen problemlerinin, her bir aile ferdinde farklı kişilik bunalımları yaratmış olduğunu anlıyoruz. Mike bu kişilik bunalımlarıyla mücadele etmeyi kesip hayatına son verirken Carmen’in omuzlarına taşıması gereken bir yük daha bırakıyor.
Makalemizin aynı The Original Beef of Chicagoland mutfağının tarzında kaotik bir yapıma evrildiğini benimseyip sonuç kısmına geçiyoruz. Şef Carmen, ailesinden uzaklaşıp dünyanın en ünlü restoranlarında çalışmış olsa da, gastronominin Emmy ödülünü almış, kendini en iyilerin arasına yazdırmış ve kanıtlamış bir şef olsa da, bilinçaltında çekirdek ailesinin bırakmış olduğu eksikliği olduğu kişiden sökemiyor. Süper-egosunun acı manipülasyonundan kaçamayan Carmen, zirveden gettoya inip ağabeyinin ölümünden kendisini sorumlu tutarcasına, bilmeden de olsa egosunu dengede tutmak için, ağabeyinin harabe restoranını devralıyor. Mutfakta geçen gergin sahneleri izlerken, Carmen’in bilinçaltının çoktan Thanatosa teslim olduğunu kabul edip ailenin lanetiyle barışıyoruz.