Montrö’de Türk gecesi ve Atlantic’in 75. yılı

2025 Montrö Caz Festivali’nin The Memphis sahnesi, geçtiğimiz Cumartesi akşamı Türkiye’den gelen çağdaş müzik yorumlarına ayrıldı. Aynı gün Atlantic Records’un 75. yılına adanan etkinlikler eşliğinde, Türkiye ile İsviçre arasındaki dostluk, müzik tarihine ve kolektif belleğe odaklanan özel bir programla kutlandı

Telli Davul, 2025 Montrö Caz Festivali kapsamında The Memphis sahnesinde.
Telli Davul, 2025 Montrö Caz Festivali kapsamında The Memphis sahnesinde. Görsel: Marc Ducrest, MJF

5 Temmuz 2025 Cumartesi akşamı, Montrö Caz Festivali’nin Lake House binasındaki The Memphis sahnesi, Türkiye’den sanatçılara ayrıldı. Telli Davul ve Bilal Karaman’ın yer aldığı bu özel gece, Türk müziğinin çağdaş seslerini festivalin uluslararası izleyici kitlesiyle buluşturdu. Etkinlik, Türkiye ile İsviçre arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yılı vesilesiyle, Türkiye Cumhuriyeti Bern Büyükelçiliği ve Cenevre Başkonsolosluğu’nun desteğiyle düzenlendi.

Aynı gün, festival programına Atlantic Records’un 75. yılına adanan atölye ve film gösterimleri de eşlik etti. Caz tarihinin en etkili plak şirketlerinden biri olan Atlantic’in hikâyesi üzerinden şekillenen etkinlikler, müziğin geçmişiyle bugünü arasında bir hat kurarken, festival mekanını arşivsel bir belleğe dönüştürdü.

Telli Davul: Anadolu’dan caza uzanan bir hat

Saat 20:00’de sahne alan Telli Davul, Anadolu’nun çok sesli müzikal mirasını caz ve psikedelik yorumlarla sahneye taşıdı. Grup, adını eski İstanbul orkestralarında bas gitar için kullanılan “telli davul” teriminden alıyor. Sahnedeki kadroda vokal ve yaylı tamburda Muaz Ceyhan, klavyede Maya Muz, davulda Danae Palaka ve basta grup lideri Özer Ateş yer aldı. Performans, 1970’ler “Anadolu rock”ının melodik yapısını güncel ritmik arayışlarla buluşturdu.

Bilal Karaman: Deneysel müzik Montrö sahnesinde

21:30’da sahneye çıkan Bilal Karaman, Türkiye caz sahnesinin en saygın gitaristlerinden biri olarak The Memphis’te dinleyicilere teknik açıdan rafine ve duygusal açıdan yoğun bir performans sundu. Henüz 11 yaşındayken gitarla tanışan Karaman, 2009 yılında İstanbul’da düzenlenen Nardis Caz Gitar Yarışması’nda birincilik kazanarak adını duyurmuş, sonrasında Marcus Miller ve Dianne Reeves gibi dünya çapında sanatçılarla aynı sahneyi paylaşmıştı. Montrö’deki performansında ise “Experimentals” başlığı altında deneysel, yöresel ve cazın sınırlarını zorlayan parçalar yer aldı.

Bilal Karaman, 2025 Montrö Caz Festivali kapsamında The Memphis sahnesinde.
Bilal Karaman, 2025 Montrö Caz Festivali kapsamında The Memphis sahnesinde. Görsel: Emilien Itim, MJF

Atlantic Records’un 75. yılı ve Ertegün kardeşlerin müzik dünyasindaki izleri

Türk gecesine sahne olan The Memphis, konserlerin sabahında ise bu kez caz tarihine yön vermiş bir plak şirketinin ve onun kurucularının izini süren bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Saat 17:30’da düzenlenen “Atlantic Records’un 75. Yılı: Ertegün Kardeşlerin Hikâyesi” başlıklı atölye, Ahmet ve Nesuhi Ertegün’ün müzik endüstrisindeki öncü rollerini, Atlantic Records’un 75 yıllık mirası ekseninde tartışmaya açtı. Fransızca ve İngilizce olarak gerçekleştirilen sunumda, Atlantic’in Ray Charles, Aretha Franklin, John Coltrane gibi isimlerle kurduğu yaratıcı ilişkiler ile bu ilişkilerin müzik tarihindeki yeri detaylandırıldı.

2025 Montrö Caz Festivali kapsamında “Montrö Yaratıcı Şehir Atölyesi: Atlantic Records’un 75. Yılı ve Ertegün Kardeşlerin Hikâyesi” başlıklı atölye çalışması.
2025 Montrö Caz Festivali kapsamında “Montrö Yaratıcı Şehir Atölyesi: Atlantic Records’un 75. Yılı ve Ertegün Kardeşlerin Hikâyesi” başlıklı atölye çalışması. Görsel: Emilien Itim, MJF

Bu tematik hattın devamı niteliğindeki arşiv film gösterimleri ise The Memphis’ten yalnızca birkaç adım ötedeki “Le Cinéma” salonunda sunuluyor. Belgesel ve konser kayıtlarından oluşan seçki, Atlantic Records’un görsel belleğine odaklanarak yalnızca bir plak şirketinin tarihine değil, aynı zamanda müziğin sahnedeki varoluş biçimlerine, dönem estetiğine ve kayıt kültürüne dair zengin bir panorama sunuyor.

Bir kutu “İsviçre çikolatasıyla” başlayan dostluk

1967 yılında festivalin kurucusu Claude Nobs, aslında kariyerine turizm sektöründe başlamıştı. Montrö Turizm Ofisi’nde görev yaparken, müzik tutkusu onu resmi iş tanımının dışına taşırdı. Henüz festivali kurmamışken, caz müziğe duyduğu hayranlıkla uluslararası plak şirketleriyle bağlantı kurmaya çalışıyordu. Bu çabanın en sembolik adımı ise New York’taki Atlantic Records merkezine yaptığı ziyaretti.

O dönem yalnızca bir “turizm görevlisi” olan Nobs, elinde bir kutu İsviçre çikolatasıyla Atlantic ofisinin kapısını çaldı. Ne randevusu vardı ne de tanıdığı. Ama kendine has o sıcak, açık ve ısrarcı tavrıyla, müziği ve dostluğu merkeze alan bir konuşma başlattı. Ahmet ve Nesuhi Ertegün’le yapılan bu ilk görüşme, ortak geçmişlerden doğan doğal bir yakınlıkla gelişti. Ertegün kardeşler, çocukluklarının bir bölümünü babalarının İsviçre’nin Bern kentinde büyükelçilik görevi sırasında geçirmişti; bu ortak zemin, Nobs’un içten teklifine olumlu bir zemin hazırladı.

Nobs ve Ertegünler arasındaki beklenmedik ve samimi buluşma, kısa süre içinde bir dostluğa, ardından ise Avrupa’nın en prestijli caz festivallerinden birinin doğmasına zemin hazırladı. Nobs’un amacı, müziği yalnızca bir eğlence değil, kültürel bir etkileşim alanı olarak yeniden tanımlamaktı. Atlantic Records, bu vizyonun ilk ve en güçlü destekçilerinden biri oldu. Festivalin ilk edisyonlarında sahne alan birçok sanatçı Ertegünlerin temsil ettiği Atlantic etiketiyle dünyaya açılmış isimlerdi.

Bu yıl 59. kez düzenlenen Montrö Caz Festivali, 20 Temmuz’a kadar Leman Gölü kıyısında müzikseverleri ağırlamaya devam edecek. Sinema salonlarından gece kulübü atmosferine bürünen konser alanlarına uzanan program; cazdan elektronik müziğe, film gösterimlerinden atölye buluşmalarına dek uzanan çok katmanlı bir yelpazede ilerliyor. Akşam saatlerinde başlayan konserler, dünya çapında sanatçıların performanslarıyla devam ederken, gecenin ilerleyen saatlerinde sahne bu kez genç yeteneklere bırakılıyor. Festival, her gece farklı bir müzikal akışla günün ilk ışıklarına kadar süren bir paylaşım alanına dönüşüyor.