Avrupa’nın en köklü müzik etkinliklerinden biri olan Eurovision Şarkı Yarışması, 69. yılında doğduğu ülkeye, İsviçre’ye geri dönüyor. 10–17 Mayıs tarihleri arasında Basel kentinde düzenlenen yarışma, bu yıl yalnızca müziğin değil; teknolojinin, kültürel kimliklerin, duygusal hafızanın ve ironinin de sahnesi oluyor.
Bu yılki edisyon; politik göndermeler, kişisel kayıplar ve absürt mizah gibi temaları sahneye taşıyarak Avrupa kültürünün karmaşık ve çok katmanlı yapısını görünür kılıyor.
Açılış “Turkuaz Halı” geçidiyle yapıldı
11 Mayıs Pazar günü gerçekleşen geleneksel “Turkuaz Halı” seremonisinde, 37 ülkenin temsilcileri Basel sokaklarında halkla buluştu. Renkli kostümler ve performanslarla dikkat çeken geçit, yarışmanın kültürel çeşitliliğini ve dinamizmini yansıttı.

Ancak gerçek yarış heyecanı, 13 Mayıs Salı akşamı St. Jakobshalle’de düzenlenen ilk yarı finalle başladı. İzlanda, Polonya, Slovenya, Estonya, Ukrayna, İsveç, Portekiz, Norveç, Belçika, Azerbaycan, San Marino, Arnavutluk, Hollanda, Hırvatistan ve Kıbrıs’ın sahne aldığı bu etapta yalnızca 10 ülke büyük finale yükselme hakkı kazandı. Fransa, Almanya, Birleşik Krallık, İtalya, İspanya ve ev sahibi İsviçre ise geleneksel olarak doğrudan finalde yarışacak ülkeler arasında yer alıyor.
İlk yarı finalde farklı sahne şovları ve temalar öne çıktı
İsveç adına yarışan KAJ, “Bara Bada Bastu” adlı şarkısıyla İskandinav sauna kültürünü ironik ve enerjik bir koreografiyle sahneye taşıdı. Havlu kostümleri ve oduncu dans figürleri eşliğinde sunulan eğlenceli performans, ABBA üyesi Björn Ulvaeus’un da takdirini kazanmıştı. KAJ, provalardan bu yana yarışmanın favorisi olarak gösteriliyor. Beklentiler İsveç’in bir yıl aradan sonra yeniden ev sahibi olması yönünde. Öte yandan Malmö şehri, kazanılması durumunda, yarışmayı üstlenmek için teklif vermeyeceğini açıkladı.
Estonya’nın temsilcisi Tommy Cash, “Espresso Macchiato” adlı şarkısında İtalyan kültürüne dair absürt göndermelerle sınırları zorladı. “Hayat spagetti gibidir, zordur ama sonunda yumuşar” gibi repliklerle ilerleyen performansı, seyircide şaşkınlık ve kahkahayı bir araya getirdi.
Hollanda’yı temsilen sahneye çıkan Claude, “C’est La Vie” adlı duygusal şarkısıyla göç ve sürgün temalarını işledi. Fransız-Karayip ezgileriyle örülü eser, sanatçının kişisel hikâyesini sahneye taşıdı ve büyük alkış aldı.
Ukrayna’dan Ziferblat, savaş ortamında yazılan barış mesajı niteliğindeki “Bird of Pray” ile dikkat çekti. Arnavutluk’un ikilisi Shkodra Elektronike, “Zjerm” ile Balkan folklorunu elektronik müzikle harmanlayarak finale yükselenler arasında yer aldı.

İzlanda’nın ikilisi VÆB, “RÓA” adlı parçalarıyla enerjik bir sahne performansı sergiledi. Norveçli Kyle Alessandro, duygusal gücü yüksek şarkısıyla dikkat çekerken, Polonya’yı temsil eden Justyna Steczkowska, “GAJA” adlı şarkısıyla güçlü vokali ve etkileyici sahne şovuyla öne çıktı. San Marino’dan Gabry Ponte, “Tutta l’Italia” adlı şarkısıyla İtalyan kültürüne göndermeler yaparak izleyicilerin beğenisini kazandı.
Finale kalamayan ülkeler arasında Slovenya, Belçika, Azerbaycan, Hırvatistan ve Kıbrıs yer aldı. Özellikle Azerbaycan’ın modern pop yorumu ve Hırvatistan’ın karanlık synth estetiği, iddialı sahne şovlarına rağmen yeterli puanı alamadı. Malta, Slovenya ve Kıbrıs’ın sahneleme ve vokal performansları da izleyicilerde beklenen etkiyi yaratmadı.
Yarışma dışı anlar: Duygusal geri dönüşler
Gecenin açılışı, İsviçre’nin doğal manzaralarını gösteren sinematik bir video ile başladı. Hemen ardından, geçtiğimiz yılı kazananı Nemo’nun “The Code” adlı şarkısının yeniden düzenlenmiş versiyonu seslendirildi.

Sunucular Hazel Brugger, Sandra Studer ve Michelle Hunziker’in ev sahipliğinde ilerleyen programın en çok konuşulan anlarından biri ise Céline Dion’un uzun süredir beklenen mesajıydı. Aylar süren spekülasyonların ardından, 1988 yılında İsviçre’ye zafer kazandıran Kanadalı sanatçı, yarışmaya özel olarak hazırladığı bir video mesajla ekrana yansıdı.
“Sizinle birlikte olmak isterdim… İsviçre kalbimde her zaman özel bir yere sahip. Bana inanan ve bu olağanüstü şeyin bir parçası olmamı sağlayan ülke burasıydı.” diyen Dion, zaferini “hayatını değiştiren bir an” olarak tanımladı. Mesajın ardından, 2024 yılı temsilcilerinden oluşan bir yıldız kadrosu, iolanda (Portekiz), Jerry Heil (Ukrayna), Marina Satti (Yunanistan) ve Silvester Belt (Litvanya), “Ne Partez Pas Sans Moi” şarkısını birlikte seslendirdi.
İkinci yarı final öncesi sahne, iddialı isimlere hazırlanıyor
Eurovision 2025’in ikinci yarı finali ise, 17 Mayıs Perşembe akşamı düzenlenecek. Sahneye çıkacak 16 ülke arasında müzikal çeşitliliğiyle dikkat çeken güçlü adaylar yer alıyor.
Avusturya’nın temsilcisi JJ, klasik ve elektronik tınıları birleştirdiği güçlü vokaliyle öne çıkarken; Finlandiya adına yarışan Erika Vikman, provokatif koreografisi ve sahne enerjisiyle gecenin en çok konuşulan isimlerinden biri olmaya aday gösteriliyor.

Norveçli sanatçı Kyle Alessandro, yüksek duygusal yoğunluk içeren şarkısıyla dikkat çekerken; Almanya’yı temsil eden Abor & Tynna kardeşler, elektronik altyapıyla kurgulanan sahne performanslarıyla öne çıkmayı hedefliyor.
Yunanistan, Ermenistan ve Çekya gibi ülkeler, sahneye taşıyacakları geleneksel müzikal öğeleri çağdaş sahne estetiğiyle birleştirerek farklı bir etki yaratmayı amaçlıyor.
20 dilde şarkı: Çeşitlilikte rekor yıl
Eurovision Şarkı Yarışması 2025, sahne tasarımı ve prodüksiyon detaylarının ötesinde, bu yıl dil çeşitliliğiyle de dikkat çekiyor. Yarışma tarihinde ilk kez 20 farklı dilde şarkı seslendiriliyor.
1999 yılında “ulusal dil zorunluluğu”nun kaldırılmasının ardından, yarışmacıların diledikleri dilde şarkı söylemesine izin verilmişti. 2025 edisyonu ise bu alanda şimdiye kadarki en yüksek çeşitliliğe ulaştı.
İngilizce hâlen birçok şarkının ortak dili olmayı sürdürürken, yarışmacıların yarısından fazlası ana dillerinde performans sergilemeyi tercih etti. Fransızca, Fince, Arnavutça, Ermenice ve Yunanca gibi farklı dillerde seslendirilen şarkılar, yalnızca müzikal zenginlik değil; kimlik, aidiyet ve ifade özgürlüğü açısından da güçlü mesajlar taşıyor.
Uzmanlara göre ana dilde şarkı söylemek, sahnelenen hikâyelerin duygusal etkisini artırıyor ve izleyiciyle daha doğrudan bir bağ kurma olanağı sağlıyor. Yarışma boyunca duyulan eserler arasında ağıtlar, göç hikâyeleri ve halk şarkılarının çağdaş yorumları öne çıkıyor.
Sahne arkasında 25 yıllık birikim: Tobias Åberg
Eurovision 2025’in prodüksiyon şefi Tobias Åberg, yarışmaya bu yıl 17. kez katılıyor. 25 yıllık deneyimiyle Basel’deki organizasyon, kariyerinin zirvesi olarak değerlendiriliyor.
İsveçli teknik uzman Tobias Åberg, Eurovision serüvenine ilk kez 2000 yılında teknik ekip üyesi olarak başladı. Bugün dünyanın en büyük canlı yayın prodüksiyonlarından birinin tüm sahne arkasından sorumlu. Basel’deki organizasyon, Åberg’in deneyimini ve teknolojik vizyonunu yansıtan bir yapıya dönüştü.

“Yarışmaya ilk katıldığımda sadece bir ana yayın vardı. Bugün çok daha fazla yayın, delegasyon ve teknik detayla çalışıyoruz.” diyen Åberg, yarışmanın zaman içinde çok katmanlı bir medya deneyimine dönüştüğünü vurguluyor.
Eurovision 2025’in gerçekleştirildiği St. Jakobshalle, bu yıl esnek yapısı ve karanlık zeminli sahnesiyle daha yaratıcı tasarımlara olanak sağladı. “T” biçimindeki ana sahne, hareketli ışık kemerleri ve dinamik sanatçı yerleşimleriyle izleyiciyi içine çeken bir düzene sahip.
Artırılmış gerçeklik efektleri ve ses iletimindeki gecikmeleri minimuma indiren yeni altyapılar, yayının kesintisiz ve etkileyici bir şekilde sunulmasını sağlıyor.
Åberg’in liderliğindeki uluslararası teknik ekip, gösterişli efektlerin yanı sıra; anlatımı destekleyen sahne çözümleri üretmeyi hedefliyor. Yapımcı tecrübelerini,
Bu yarışma artık yalnızca bir etkinlik değil; kendine ait bir ritmi, bir evreni var.
İçine girdikçe büyüsünü daha iyi anlıyorsunuz.” sözleriyle özetliyor.
80’i aşkın ülkeden seyirci: Küresel bir buluşma
Eurovision Şarkı Yarışması 2025, yalnızca Avrupa ile sınırlı kalmayan geniş bir izleyici kitlesini Basel’de buluşturdu. Bu yıl 80’in üzerinde ülke ve bölgeden gelen katılımcılar, yarışmayı küresel bir festivale dönüştürdü.
10–17 Mayıs tarihleri arasında İsviçre’nin Basel kentinde düzenlenen yarışma, tarihteki en uluslararası katılımlardan birine sahne oluyor. 13–17 Mayıs arasında gerçekleştirilen toplam 9 biletli gösteriye binlerce müziksever katılıyor. Bilet satışlarının %44’ü İsviçre dışından gerçekleşti.
En fazla bilet alan ülkeler arasında ev sahibi İsviçre’nin ardından Almanya, Birleşik Krallık, Fransa ve İspanya geliyor. Ancak izleyici ilgisi Avrupa ile sınırlı kalmadı; Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Arjantin, Güney Afrika, Malezya ve Yeni Zelanda gibi uzak ülkelerden de binlerce kişi Basel’e geldi.
Eurovision Köyü ilk kez kapalı alanda
Eurovision 2025’in en dikkat çekici yeniliklerinden biri, Eurovision Village’ın tarihinde ilk kez tamamen kapalı bir alanda kurulması oldu. Etkinlik alanı, Basel’in modern fuar merkezi Messe Hall’e taşındı.
Mayıs ayının değişken hava koşulları göz önünde bulundurularak alınan bu karar, hem konfor hem de sürdürülebilirlik açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Toplam 141.000 metrekarelik alanda her gün 12.00–00.00 saatleri arasında çok katmanlı bir program sunuluyor.
Ana sahnede Conchita Wurst, Luca Hänni ve Anna Rossinelli gibi Eurovision geçmişinden tanınan isimler sahne alırken; drag şovlar, ABBA tribute performansları ve canlı podcast kayıtları izleyicilere farklı içerikler sunuyor.
Festival alanı üç ana bölümden oluşuyor. Sponsor markaların deneyim alanlarının yer aldığı aktivasyon bölgesi, yeme-içme ve sosyalleşme alanlarının yer aldığı merkez alan ile yarı finallerin ve büyük finalin dev ekranlardan izlendiği etkinlik bölgesi, yarışmanın kapsayıcı yapısını mekâna da yansıtıyor.
Sanat enstalasyonları da Eurovision Village’ın önemli bir parçası hâline gelmiş durumda. Özellikle 32 metrelik, ışık projeksiyonlu dev balon “LoveCloud” ve izleyici tercihine göre dans eden “Jukebox Dancer” performansları en çok ilgi gören işler arasında yer alıyor.
Eurovision 2025, 10–17 Mayıs tarihleri arasında İsviçre’nin Basel kentinde düzenleniyor. 15 Mayıs Perşembe akşamı gerçekleştirilecek ikinci yarı finalin ardından, toplam 26 ülke 17 Mayıs Cumartesi akşamı St. Jakobshalle’de büyük finalde sahne alacak. Yarışmanın bu yılki sloganı ise, organizasyonun doğduğu ülkeye dönüşünü simgeleyen bir cümleyle ifade ediliyor; “Eve Hoşgeldiniz”.