Yersiz Yurtsuz sergisinde Nursun Hafızoğlu, kentleşmenin beraberinde getirdiği artan büyüme ve tüketim hızının sonucunda doğadan uzaklaşarak kendisini onun bir parçası değil hükmedicisi olarak gören insanın doğadan kopuşuna ve bu kopuşun sebep olduğu doğa-kent mücadelesine odaklanıyor.
Kent hayatının oluşturduğu kirlilik, sıkışmışlık ve kaosu temsil eden çok katmanlı arka planın üzerinde gündelik yaşam pratikleri içerisinde deneyimlediğimiz kente ait imgelerin yanı sıra çoğunlukla tekrar eden doğaya ait bitki ve hayvan imgeleri, kent yaşamının yerinden ettiği doğayı simgelerken, bir yandan bu tahribatın içerisinde bir umut ışığı aralıyor.
Hafızoğlu’nun yaklaşık dört yıllık üretimini kapsayan Yersiz Yurtsuz ve Kurtarıcılar serilerinden 40 eserin yer aldığı Yersiz Yurtsuz sergisi, doğa ve kent kavramlarının birbirleriyle olan ilişkileri ekseninde ekosistem, sürdürülebilir kentler gibi kavramlar üzerine sorgulamalarda bulunuyor ve doğayla uyumlu bir kentsel sistemin mümkünlüğü üzerine düşünmeye davet ediyor.